''İz''

Bu eser, doğanın geçiciliğini yücelten wabi-sabi felsefesi ile Platon'un ''insan, dünya ve cennet'' arasında kurduğu metafiziksel hiyerarşiyi aynı düzlemde buluşturmayı amaçlıyor. Kompozisyonda ki formlar ve dokular, rastlantısal gibi görünen fakat aslında içsel bir denge taşıyan yapılarla örülmüş. Yüzeydeki düzensiz tekrarlar, doğanın mükemmel olmayan ama bütüncül düzenini yansıtırken; merkezde konumlanan kırmızı daire, hem varoluşun özü hem de insanın kendi içine doğru yaptığı sezgisel bir yolculuğun izdüşümü olarak yer alıyor. 

Bu merkez, sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir düzlemi de temsil ediyor. Platon'ın idealar dünyasına açılan kapı gibi... İçerideki altın iz, bir kırılmayı değil, o kırılmanın taşıdığı bilgiliği, deneyimin doğurduğu yeniden doğuşu simgeliyor. Burada Japon kintsugi geleneğinin ruhu hissediliyor; kusur artık saklanacak bir yara değil, bütünün anlamını taşıyan bir iz. 

Gökyüzü ve yer arasında asılı duran bu görsel anlatı, hem zamansız bir sükunet hem de sürekli bir devimin içeriyor. Her detay, insanın içsel çatışmalarıyla doğanın döngüsel akışı arasında kurulan sessiz bir diyalog gibi. Bu tablo, sadece bakılan bir nesne değil, aynı zamanda hissedilen, içe çekilen ve her seferinde başka bir katmanı açığa çıkaran, akışa kendini bırakma çağrısı taşıyan bir içsel keşif alanı. 

Mart 2025, Istanbul.

 

Bloga dön